7. Baskı
Bu bir Türk destanıdır.
Yazdık, çünkü biz destansız yapamayız.
Yazdık, çünkü kutlu geçmişimizden izler taşımaktadır.
Bilmeli, anlamalıyız.
Destanları, en iyi, destanların asıl sahibi, asıl egemeni olan ulusların kişileri anlar.
Bu kutlu destanı da en iyi biz Türkler anlarız.
Destanları hissetmek, ancak belli bir gücün yüklemesinde olur.
O güç, ulusal güçtür.
Destanların ne anlattığını, ne anlatmak istediğini, hangi çağın içinde, hangi Türk budunun özünde doğduğunu, nasıl şekillendiğini, nasıl bezendiğini, renklendiğini ancak, Türk ulusunun gerçek kişileri fark eder.
Destanlar, dilden dile anlatılarak gelmiştir bugünlere. İlk doğumları, ilk oluşları unutulmadan… İçinde yerleşmiş bulunan gerçekliklerin yanı sıra, betimlemelere yüklenen abartılarla değerlenmişlerdir. Özünde koca bir geçmiş, yaşananların imleri gizlidir.
Destanlar, yaşandıkları için kalıcı olmuşlardır.
Destanlara inanmak gerek! Güvenmek gerek!
Destanları bilmek, anlamak gerek!
Bir şeyler olmuştur.
Bu bir şeyler gerçektir, yaşanmıştır.
Olmayanlar değildir anlatılanlar, olanlardır.
Hiç yoktan ortaya konulmamıştır, dayanağı vardır.
Olan bir yapının üzerine kurgulanmıştır ne olmuşsa.
Türk’ü anlamak için Bozkurt Destanı’nı bilmek gerekmektedir.
Türk’ü anlamak için Bozkurt Destanı’nın vermek istediği imleri iyi değerlendirmek gerekmektedir.