Bir devrin hikâyesidir “Hüzün”
Bugün; eyyamcı düzene tapanların aklının alamayacağı fedakârlıkların, inancın, Ülküdaşlığın, cesaretin, mertliğin, dürüstlüğün hikâyesidir!
Yazılan yalan tarihlere inanmayı seçenlere, köklü bir fikri sistemin üzerine çöreklenip keyif sürenlere, kapı kapı dolaşıp kemik dilenenlere, menfaat ve nefis uçurumunda, sefahat içinde yüzenlere, satanlara, satılıklara, dönenlere, döneklere, onun bunun kapısına çöreklenip yalaka koltuklarında oturmak için ruhlarını satanlara, ülkesinin, milletinin bölünme çalışmalarına çanak tutan uşaklara, çağın zevklerini hedef bellemiş sapıklara, bir şey ifade etmesi mümkün değildir bu hikâyenin…
Bu hikâye on sekiz yaşında, sadece on sekiz bahar görmüşken, hayatını hiçe sayıp; Türk Milleti ve inandığı Ülküsü için toprağa düşen, son ezanını dinlemiş, son abdestini almış, son namazını kılmış ve “Rabbim! Bunlar benim için son, ama Türk Milleti için son olmasın!” diye dua ederek toprağa düşmüş olan Ülkücü Şehit Erhan Cengiz’in hikâyesidir.
Bu hikâye kanları ile Al Bayrağa renk veren şehitlerin hikâyesidir!
Bu hikâye İstiklal Marşını işitince gözleri dolan, Al Bayrağı görünce yüreği titreyen, nerede Bayrağa sarılı bir tabut görürse kopmamak üzere ona sarılmak isteyen ve şehitlik için sıraya giren Türk Ülkücülerinin hikâyesidir!
Bu hikâye sizin hikâyenizdir.