ŞAMAN’ın yüreği Türklük acısı çekiyor bir yandan bir yandan umutta.
ŞAMAN, dertleri mi anlatsın, umutlarımı?
ŞAMAN, yılmaz, ama yoruldu.
Destanlarla büyümeyen, sevileri maddeleşmiş gençleri gördükçe
Geçmiş de yaşanmış tertemiz sevileri düşündükçe…
Usunda bir soru:
Türk, sevmeyi mi unuttu?
Hadi ŞAMAN bugün de sevgiden söz etsin.
Türk’ün özüdür sevgi.
Türk’ün gücüdür sevgi.
Yanık Türk yüreğinde taşıdığı gizli tutkusudur sevgi.
Her Türk sever.
Her Türk, Türk olarak sever.
Unutmaz, sevilerini, yeni sevilerle sağıtmaya çalışsa da yaralarını.
Kutla tutar, gizler anılarını.
ŞAMAN da genç olmuştur.
Sevmiştir ŞAMAN da!
ŞAMAN, sevmese, ŞAMAN olmaz.
Er, sevmeden er olmaz!
Erin, yüreği boş kalmaz.
Düşler görür Türk.
Öyle yaratılmıştır.
Destanlara, o nedenle inanır.
Destanları, o nedenle yaratır.
Kutlu Aşina ananın, Ulu Gök’ün çocuğu olduğunu,
Üstte Ulu Gök, aşağıda Iduk yer çökmedikçe, yok olmayacağını…
Yurdunu, ilini, töresini hiçbir gücün yıkamayacağını…
Bilir ve inanır.
Denemeye kalkanların yaşadıkları, tarihte yazılır ki ders olsun Türk’e yağılık edeceklere.
ŞAMAN, sever.
ŞAMAN, sevdi.
ŞAMAN, çağ oldu, bir çift gözü, Ötüken Yış’ın bol yapraklı ormanına benzetti.
ŞAMAN, çağ oldu, bir çift gözü, Gök’ün rengiyle düşledi.
ŞAMAN, çağ oldu, bir çift göze, gün erimlerine bağlandığı gibi bağlandı.
Renk renk açan, bülümlü saçları; bozkırın renkleriyle yarıştırdı.
Kıpır kıpır yürüyen, kocaman gözlerine dizgin vuramayan, yakan ha yakan keklik gibi kızları, yorgun yüreğinde barıştırdı.
Sevi girdi mi gönüle… O gönül esrik olur.
Bırakmayan, gelmeyen, git deyince gitmeyen…
Bitmeyen, bitmeyen…
Öl dese öleceği…
Bilse, yalnız onun bileceği…
Gülse, yalnız onun güleceği…
Türk idi sevdi ŞAMAN.
Mertçe, erce, yiğitçe…
Yıllar geçse de silmedi yüreğinden sevisini…
Neden silsin?
Gönlü geniş!
Oraya Turan’ı sığdırmış, seviyi mi sığdıramayacak?
Acısıyla bile mutlu olabildikten sonra…
Dursun yerinde…
Derinde, derinde…
Kavuşsan da kavuşmasan da…
Sevi kutsaldır.
Sevmeyen bilmez!
Turan Ülküsü budur aslında.
Hemen önünde, yanında yüreğinde gibi düşlersin.
Uzanırsın, tutamazsın.
Beklersin, kavuşamazsın.
Onsuz yapamazsın.
Kurt ulumasında ulumak gelir içinden
Doya doya uluyamazsın.
Ulusan, kendi sesini duyamazsın.
Türklük zor!
Erlik zor!
Konçuyluk zor.
ŞAMAN, en zor.
ŞAMAN, zoru da sevin der.
Sevin, ahmak olmayın.
Bu acun sevişiz çekilmez.
Kavuşmayı da kavuşmamayı da…
Özlemeyi de…
Beklemeyi de…
Sonsuzlukla üleştirmeyi de…
Sevi budur.
Bir anlık hevesin tüketilmesi değil.
Er ol Türk.
Sevine değer ver.
Sen onu yücelt, o seni Gök’lesin.
Çağ kahpe olmuş
Çağ, vurmuş Türk’ü tam alnının ortasından.
Kanı akarken bile
Nefesi kesilirken bile…
Olmayacaklara oldu
Gelmeyeceklere geldi
Duymayacaklara duydu
Dedim ya!
Sevi bir başkadır!
Ötüken Yış’ta açan çiçeklerden bal toplayan arının uçuşunda sevdiğini görürse…
Günün ışıklarında yansıyan güzelliği düşlerse…
ŞAMAN başlar
ŞAMAN biter
Sen de başla
Sen de bit
Beceremiyorsan
GİT!
Geçmişin, geri gelmesi olasılıksız günlerindendir bu çığlık.
Yine de sevi akar ŞAMAN’ın yüreğine ılık ılık.
Bir sözcük duyduğunda, sesini aldığında…
Söz bulamayıp, donup kaldığında…
Bozkurt, özeldir Türk’e.
Aşina, kök anasının adıdır; onu yakıştırır; güzeldir Türk’e.
Sevi sözde olmaz, yaşamakla da zor,
Bil ya da bilme, seviyi, ŞAMAN’a sor.
Yanıt vermese de gözlerine bak!
Hem sen yan hem onu yak!
ŞAMAN, yılların yükünü, gün ile şenlendirirken
ŞAMAN, Türklük alkışını, od ile dinlendirirken
Kutlu, imli davulunu, gün doğusundan, günbatısına
Acılı vuruşlarla demlendirirken
ŞAMAN, sus artık
Gizini açık etme sevinin
Varsın yıkılsın acun
Arayan bulsun.
Doğu Türkistan’da kan ağlayan analar
Kancık Çin’in bin yıllardır dinmeyen Türk yağılığına seyirci olan kahpelere, şunu sesler.
Ağladığın Ortadoğulu bir kancık Piç kadar diğeri yoksa Türk’ün.
Yuvanız yıkılsın, odunuz sönsün.
Başınız yere, yazgınız tamuya dönsün
Ağlayacak bir piç buldunuz, diye
Türk dilini mi unutsun?
Günaydın, demeyerek
Arabın saçmalığıyla mı avunsun.
Olmaz!
Türk’e Türk gerek!
Türk olmaya yakışmayan kahpe yüzlü engerek.
Dilime uzatma kanlı elini.
Gün gelir, alkışlarımla kırarım koltuğunu, benliğini
Gün gelir, sarayını yakarım.
Kutlu oda sevgi ile bakarım.
Yaşın olur, çakın olur çakarım!
İster kral ol istersen şah.
Değer bulmaz ederin bir tek büklüm saç telince
Türk, er ya da geç hesabını soracak çağı gelince.
Sen de göreceksin, acun da görecek
Türk, hak edenin kıyınını, kanla verecek
ŞAMAN der ki her ne olursa olsun
Türk yüreğiniz sevili, başınız dik olsun.
Sen Gök’ün çocuğu Türk’sün.
Ulu, parlayan dolunaya karşı, arapçılar, farsçılar ürksün.
ŞAMAN sevdi.
ŞAMAN çok sevdi.
Sevdiğine Turan, dedi.
İzi Gökkurdun izi
Kimse, ayıramaz onun yolundan bizi.
Başkaları düş bilse de Türk Turan’a inandı.
Turan, Enver Paşa’nın; uğruna verdiği kandı.
Çakın gözlü, bal saçlı, ceylan bakışlı
Ötüken Yış’ın kutlu perilerinin örneği
Kavuşmak, bu yanda olmazsa
Uğruna; dilerim ölmeyi.
Yurdumu satanı, bin yıl geçse unutmam.
Türk varken, karmaşık ırklı piçin elini, yolunu tutmam.
ŞAMAN, sussun artık, çağ yakındır biliyor.
Gelmekte olan değil, gelmesi gereken geliyor.